EKO
Doğumsal (Konjenital) Kalp Hastalıkları
Kalp Hastalığı Belirtileri
Tansiyon Yüksekliği
Aritmi
Bayılma
Şişkinlik
Aort Yetmezliği
Nefes Darlığı
Aort Hastalıkları
Baş Dönmeleri
Kalp Çarpıntısı
Yüksek Tansiyon
Damar Tıkanıklığı
Kalp Sıkışması
Çarpıntı
Kalp Ritim Bozukluğu
Periferik Arter Hastalıkları
Kanda Kolesterol Yüksekliği
Hipertansiyon
Üfürümler
Kalp Romatizması
Kalp Yetmezliği
Stent
Damar Sertliği
Koroner Kalp Hastalığı
24 saat EKG holteri
24 saat tansiyon holteri
Ameliyatsız Kalp Deliği Kapatılması
Angina Pektoris
Anjio
Anjiyografi (Damar Filmi)
Aort Kapağı Hastalıkları
Aort Koarktasyonu
Aritmiler
Atrial Fibrilasyon
Bacak Damar Tıkanıklığı (Aralıklı Topallama)
Bacak Damarlarına Balon Stend Uygulaması
Bilekten anjio
Bilekten stent
Buerger
CTO
EKG
Efor testi
Ekokardiyografi (Kalp Ultrasonografisi, Kalp Ekosu)
El bileğinden anjiyografi
El bileğinden – Radial anjiyografi
Girişimsel Koroner Kardiyoloji (Anjiyo-Stent, Komplex lezyonlar, Bifurkasyon, CTO)
Kalp deliklerinin ameliyatsız kapatılması
Kalp kapaklarının ameliyatsız tedavisi ( TAVİ, CARLON)
Kalıcı kalp pili uygulamaları
Karotis - Şah damarına stent işlemleri
Kolesterol
Kordiyomiyopati (Hipertrofik,Dilate ve Restriktif Tip Kalp Kası Hastalıkları)
Koroner bt anjiyografi
Kronik Total Oklüzyon (CTO)
Mitral Balon Valvüloplasti
Mitral Darlığı
Mitral balon
Tavi (Ameliyatsız Aort Kapak Tedavisi)
Şah damar tıkanıklığı
Doç Dr.Ekrem YETER
Kardiyoloji Uzmanı Kalp Hastalıkları Doç.Dr. Ekrem Yeter Kimdir? Hakkımda
single-img-five
Kardiyoloji Uzmanı - Anjiyo ve Stent - EKO - Kalp Pili

Doç. Dr. Ekrem Yeter Kimdir?

Kardiyoloji uzmanı olarak 2003 yılından bu yana hizmet vermekteyim.

Başlıca Koroner arter hastalığı Hipertansiyon Kalp Yetmezliği, Kalp kapak Hastalığı, Kardiyomyopati, Çarpıntı, Ritm bozukluğu, Hiperkolesterol ve Hipertrgiseridemi olan hastaların tedavisinin düzenlenmesi konularında yardımcı olmakla beraber, koroner kalp damarlarına, ayak ve boyun damarlarına (Karotis damar stentleme) balon ve stentleme işlemleri, Tüm kalp pillerini takma işlemleri, Kalp kapak hastalıklarında balon tedavisi ve/veya kapak değişimi işlemleri (Transaortik kapak girişimi, aortik/pulmoner/mitral kapak balon valvuloplasti). doğumsal olarak kalpte oluşmuş olan defektler (delikler) ile ilgili operasyonları (ventriküler/atriyal septal defekt kapatılması, PDA, PFO kapatılması) yapmaktayım.

Hakkımda
Doç. Dr. Ekrem Yeter

Klinik Hizmetlerimiz

Doç. Dr. Ekrem Yeter

Video Galeri

Sıkça Sorulan Sorular

Hastalarımızdan
Gelen Sorular

Aklınıza takılan soruların cevaplarını burada bulabilirsiniz.

Uygun çap uzunlukta ve yeterli basınçta şişirilerek damara takılan stentler günlük aktivetelerimiz sırasında yerinde oynama yapmaz. İşlem sırasında stenti, balon ile iyice damarın iç katmanı olan endotel tabakası içine gömeriz. Ve sonrasında damarın iç tabakası stentin üstünü adeta duvara sıva yapar gibi örter. Kalp damarları diğer damarlarımızda da olduğu gibi çapı gittikçe azalarak kalp üzerinde uzanır. Yani büyük çaptan küçüğe doğru, kanın akım yönüde bu şekilde olduğu için stentte ileriye veya geriye doğru bir oynama olmaz. Ancak uygun çapta yani damara göre daha küçük çapta takılan stentlerde "restenoz" dediğimiz tekrar tıkanma riski yüksek olmaktadır.

Diğer hastalıklarda olduğu gibi yüksek tansiyon da da genetik yatkınlık vardır yani anne veya babasında tansiyon olan kişilerde ilerde tansiyon çıkma olasılığı yüksektir. Bunun yanında düzensiz ve doğal olmayan beslenme ve egzersizden uzak hareketsiz yaşam tarzıda yatkınlık meydana getirmektedir. Fazla tuz , sigara tüketimi, şeker hastalığı olması da tansiyonun yükselmesine katkı sağlamaktadır. Birde aterosikleroz dediğimiz damar sertliğide tansiyon oluşumuna katkı sağlayan sebeplerdendir. Bunların dışında böbrek ve boyun damarlarında darlık olması böbrek üstü bezindeki tümor benzeri oluşumlarda tansiyonun yükselmesine neden olmaktadır.

Bu soru en çok panik atak bozukluğu olan genç bireyler tarafından çok sorulmaktadır. Bu tip bireylerin yaşadığı çarpıntı genel itibari ile bizim sinüs taşıkardisi dediğimiz masum bir durumdur. Ve kalp krizine neden olmaz, genelde altta bu çarpıntıyı tetikleyen nedenler vardır. Bunların başında hipovolemi dediğimiz suyu az tüketmek, kansızlık, troid hastalıkları, anksiyete gibi görece masum nedenler yatmaktadır. Kalple ilgili ise genelde romatizmal kalp kapak hastalıkları ve kalbin kendi ritm ileti yoluna ait hastalıklar gelmektedir. Sigara ve kafeinli içiçeklerde yoğun tüketildiğinde çarpıntıyı tetikleyebilmektedir.

Maalesef doğru yapmıyorsunuz. Çünkü yüksek tansiyon çok sinsi bir durumdur. Vücutta tüm kalp ve damar sistemini tahrip edebileceği gibi ansızın bir beyin kanaması ilede kendini gösterebilir, o zamanda çok geç kalınmış olunur. Bu nedenle bu tip hastalarda biz ilacı düşük dozda başlayarak yavaş yavaş arttırıyor ve hastamızın normal tansiyon değerlerine adapte olmasını sağlıyoruz.

Hayır tansiyon ilaçları bazı antipiskotik ilaçlar gibi bağımlılık yapmaz ancak sürekli ve düzenli kullanılması gereken ilaçlardır. İlaçların yanında hayat sitili değişikliği dediğimiz hayatımızda iyi yönde değişiklikler yapmamız gerekir. Bunların başında en az 40 dk olmak üzere egzersiz, hızlı adım yürüyüş yapmak , tuzu azaltmak, sebze ağırlıklı beslenmek, kilo vermek gelmektedir. Bu hayat sitili değişikliğini yaptıktan sonra tansiyon değerlerinde normalinde altına inecek şekilde düşme olursa o zaman ilacın sayısında ve/veya dozunda azlatma yapabilmekteyiz.

Aterosikleroz dediğimiz damar sertleşmesi, daralması durumu aslında onyıllar içinde yavaş yavaş gelişen bir durumdur. Çoğu zamanda kalp krizi öncesi belirti verir, ancak kalbe ilişkili olabileceği düşünülmez. Kalbin sol tarafı sol kola veya sırta vuran ağrı kalpten olabileceği düşünülebilir, ama karın bölgesinden olan bir ağrı genelde kalple ilişkilendirilmez, bu nedenle göbek deliği bölgesi ile alt çene arasında herhangi bir yerdeki rahatsızlığın kalpten kaynaklanabileceğini gözardı etmiyelim. Mide, kas ağrısı, boğaz, kol ağrısı, soğuk aldım işte ona bağlı diye geçiştirmiyelim. Damar sertliğine; şeker hastalığı, yoğun sigara içiciliği, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği, hareketsiz yaşam gibi risk faktörleri neden olabilmektedir. Eğer bu durumlar sizde varsa 45-50 yaşın üstündeyseniz çok dikkatli olmalı en azından yıllık kontroller yaptırmalısınız.

Koroner balon stentleme işlemi, kalp damarlarının genişlemesi ve açılması için yapılan bir invaziv tıbbi prosedürdür. Her tıbbi prosedürde olduğu gibi, bu işlemin de bazı riskleri vardır. Ancak, riskler genellikle düşüktür ve işlemin faydaları risklerden daha büyüktür. İşlemin riskleri şunları içerebilir:

  1. Kanama: İşlem sırasında, yerleştirilen kateterlerden veya delinmiş arterlerden kanama meydana gelebilir. Nadir durumlarda, bu kanama hayatı tehdit edebilir.
  2. İnme: İşlem sırasında, yerleştirilen kateterler veya damar tıkanıklığının çözülmesi için kullanılan ilaçlar, kan pıhtılarının hareket ederek beyne gitmesine neden olabilir. Bu durumda inme riski artar.
  3. Kalp krizi: İşlem sırasında, kalp krizi riski artabilir. Nadir durumlarda, işlem sırasında tıkanıklığı açmak için yapılan müdahale kalp krizine neden olabilir.
  4. Stentlerin pıhtı ile ani tıkanması veya takarken balondan sıyrılarak hareket etmesi: Stentler, kalp damarlarına yerleştirilen metal ve/veya plastik tüplerdir ve tıkanıklığı açık tutmak için kullanılır. Nadir durumlarda, stentler tıkanabilir veya yerinden oynayabilir.
  5. Kontrast maddeye bağlı reaksiyonlar: İşlem sırasında kullanılan kontrast maddeye karşı alerjik reaksiyonlar oluşabilir.
  6. Enfeksiyon: İşlem sırasında veya sonrasında, yerleştirilen kateter veya diğer aletler enfekte olabilir.

Yukarıdaki risklerin çoğu düşük oranda görülür ve işlemin faydaları risklerden daha büyüktür. İşlem öncesinde, kalp doktoru veya kardiyolog, hastanın risk faktörlerini ve sağlık durumunu değerlendirerek, işlemin ne kadar uygun olduğuna karar verir ve hastayı bilgilendirir.

Koroner anjiyografi (KAG), kalp damarlarının ve kalbin kan akışının incelenmesi için kullanılan bir invaziv tıbbi prosedürdür. İşlem, genellikle kalp damarlarının kasılmalarını ve kan akışını değerlendirmek için yapılan koroner anjiyografiye benzer şekilde gerçekleştirilir. İşlemin adımları aşağıdaki gibidir:

  1. Hastanın hazırlanması: İşlem öncesinde, hastaya yerleştirilecek kateter için bir damar açılır. İşlem sırasında kullanılacak olan kontrast maddeye karşı olası bir alerjik reaksiyonu önlemek için, bazı durumlarda önceden ilaç verilebilir.
  2. İşlem sırasında yerleştirilecek kateterin yerleştirilmesi: İşlem sırasında kullanılacak kateter, genellikle hastanın kasığına veya koluna yerleştirilir. Lokal anestezi uygulandıktan sonra, kılavuz teller ve kateter, damar yoluna yerleştirilir.
  3. Kontrast maddenin enjekte edilmesi: Kateter, kalp damarlarına ulaştığında, kontrast madde enjekte edilir. Bu, kalp damarlarının görüntülenmesini sağlar.
  4. Görüntüleme: Kontrast madde, kalp damarlarının röntgen görüntüleri alınırken görüntülenebilir hale getirir. Bu, kalp doktorlarının damarların genişlemesini, daralmasını veya tıkanmasını gözlemlemelerine olanak tanır.
  5. İşlemin tamamlanması: İşlem tamamlandıktan sonra, kateter çıkarılır ve yerleştirilen bölgeye baskı uygulanarak kanama önlenir. İşlem genellikle 30-60 dakika sürer.

Koroner anjiyografi, genellikle lokal anestezi altında yapılır ve hastaların çoğu, işlem sırasında hafif rahatsızlık hissi dışında, ağrı veya acı hissetmezler. Ancak, işlem sonrası bölgede ağrı veya morarma görülebilir. İşlemin sonuçları, kalp doktoru veya kardiyolog tarafından değerlendirilir ve kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisinde kullanılır.

Koroner anjiyografi (KAG) işlemi, kalp damarlarının ve kalbin kan akışının incelenmesi için kullanılan bir invaziv tıbbi prosedürdür. İşlem, genellikle lokal anestezi altında yapılır ve genellikle minimal invaziv bir işlem olarak kabul edilir. Ancak, her tıbbi prosedürde olduğu gibi, koroner anjiyografi de bazı riskler taşır.

Koroner anjiyografinin en yaygın riskleri arasında, işlem bölgesinde kanama, enfeksiyon, alerjik reaksiyonlar, radyasyon maruziyeti ve kalp krizi yer alır. İşlem sırasında kullanılan kontrast madde, bazı insanlarda alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Ayrıca, kontrast maddenin böbrek fonksiyonları üzerinde olumsuz bir etkisi olabilir.

Koroner anjiyografi, nadir de olsa, kalp krizi gibi ciddi komplikasyonlara da neden olabilir. Bunun nedeni, işlem sırasında kalp damarlarında yaralanma oluşması veya kan pıhtılarının serbest kalması olabilir.

Ancak, koroner anjiyografi işlemi son derece tecrübeli bir kardiyolog veya kalp uzmanı tarafından yapılırsa, riskler minimize edilebilir. İşlem öncesinde, hastanın durumu değerlendirilir ve herhangi bir risk faktörü varsa, risklerin önlenmesi için önlemler alınabilir.

Sonuç olarak, koroner anjiyografi bir tıbbi prosedürdür ve bahsedilen riskleri taşır. Ancak, işlem genellikle güvenlidir ve kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisinde önemli bir araçtır. İşlem öncesinde, doktorunuzla risk ve fayda açısından konuşarak doğru karar vermek önemlidir.

Perikardit, kalbi çevreleyen dış zar olan perikardın iltihaplanması durumudur. Bu durum, perikardın sertleşmesine ve kalbin normal şekilde sıkışmasını engelleyerek kalp fonksiyonlarını etkileyebilir.

Perikardit, birçok farklı nedenle ortaya çıkabilir. Viral enfeksiyonlar, bakteriyel enfeksiyonlar, mantar enfeksiyonları, tüberküloz, kanser, romatoid artrit ve lupus gibi otoimmün hastalıklar, travma, radyasyon tedavisi ve ilaç yan etkileri gibi birçok faktör perikarditte rol oynayabilir.

Perikarditte en yaygın belirti göğüs ağrısıdır. Ağrı genellikle göğüs kemiği arkasında veya sol omuz, boyun ve sırtta hissedilebilir ve derin nefes alma, öksürme, yutkunma veya yatış pozisyonunda değişiklik gibi aktivitelerle artabilir. Ayrıca nefes darlığı, yorgunluk, ateş, terleme, halsizlik, öksürük ve mide bulantısı da perikardit belirtileri arasında yer alabilir.

Perikarditin tedavisi, altta yatan nedenlerin belirlenmesine bağlıdır. Viral enfeksiyonlara bağlı perikarditte, genellikle ağrı ve inflamasyonu azaltmak için anti-inflamatuar ilaçlar ve ağrı kesiciler kullanılır. Bakteriyel enfeksiyonlarda ise antibiyotik tedavisi gerekir. Bazı durumlarda, perikardit ciddi semptomlara ve kalp fonksiyonlarında bozulmaya neden olabilir. Bu durumlarda, perikardiyal sıvıyı boşaltmak için perikardiyosentez işlemi yapılması gerekebilir.

Ritm bozukluğu, kalbin normal atım düzeninden sapması veya düzensiz atması durumudur. Ritm bozukluğunun kalbin hangi bölgesinden kaynaklandığını bulmak için yapılan işleme elektrofizyolojik çalışma Eps denmektedir. Ritm problemi kaynaklandığı yer tespit edildikten sonra kalbin normal ritmini sağlamak için çeşitli tedavi yöntemleri kullanılabilir.

EP (elektrofizyoloji) ablasyonu, kalbin elektriksel aktivitesini düzenleyen hücrelerdeki anormal aktivitenin ortadan kaldırılması için yapılan bir tedavi yöntemidir. Bu işlem, kalbin elektriksel aktivitesinin kaynağı olan dokulardaki hasarlı bölgeye yüksek enerjili radyo frekansı (RF) dalgaları gönderilerek gerçekleştirilir.

Bu işlem sırasında, elektrofizyoloji uzmanı özel bir kateteri kalp damarları yoluyla kalbe yönlendirir ve anormal ritm kaynaklarını tespit eder. Daha sonra, bu kaynaklara RF dalgaları uygulanarak, anormal aktivitenin kaynağı ortadan kaldırılır ve kalbin normal ritmi yeniden sağlanır.

EP ablasyonu, ritm bozukluğu tedavisinde etkili bir yöntem olarak kabul edilir ve özellikle ilaç tedavisine cevap vermeyen vakalarda tercih edilir. İşlem sırasında genellikle lokal anestezi uygulanır ve hastanede kısa bir süre yatış gerektirir. Ancak, her hastanın durumu farklıdır ve EP ablasyonu için uygun olup olmadığına karar vermek için doktorla görüşmek gerekir.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, genellikle bağımlılık yapmazlar. Bu ilaçlar, hipertansiyonu kontrol altında tutmak ve kalp-damar sistemi sağlığını korumak için düzenli olarak alınması gereken kronik ilaçlardır.

Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, yüksek tansiyonu düşürmek ve kalp-damar sistemine zararlı etkilerini azaltmak için farklı mekanizmalarla etki ederler. Örneğin, ACE inhibitörleri, angiotensin II reseptör blokerleri, beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri gibi ilaçlar, kan basıncını düşürmek için etkilerini farklı yollarla gösterirler.

Bu ilaçların kullanımında, dozajı ve kullanım süresi doktorun önerileri doğrultusunda belirlenir. İlaçların etkisi ve dozajı düzenli olarak takip edilir ve gerektiğinde değiştirilir.

Bununla birlikte, bazı ilaçlar bırakıldığında birdenbire kan basıncında ani yükselmelere neden olabilirler. Bu nedenle, ilaçların bırakılması veya dozajının değiştirilmesi konusunda doktor önerilerine uyulması önemlidir. İlaçların kullanımı kesildiğinde, doktorun belirlediği şekilde yavaş yavaş azaltılması gerekir. Ancak, ilaçların düzenli kullanımı, bağımlılık oluşturmaz.

Kalp yetmezliği, kalbin kan pompalama işlevinin yetersizliği sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Kalp yetmezliği birçok faktörden kaynaklanabilir.

En sık nedenlerden biri, kalbe giden kanın azalması sonucu, kalp krizleri gibi ciddi sorunlara yol açabilen koroner arter hastalığından kaynaklanabilir. Bununla birlikte, kalp yetmezliği, kalp kasının yaşlanması veya hastalıklı hale gelmesi, yüksek tansiyon, kalp kapakçığı hastalığı, kalp ritim bozuklukları, kalp kası hastalıkları, enfeksiyonlar, diyabet, alkol tüketimi ve bazı ilaçların yan etkileri gibi diğer faktörlerden de kaynaklanabilir.

Ayrıca, bazı durumlarda kalp yetmezliği, gebelik sırasında, bazı romatizmal hastalıklarda ve genetik faktörler nedeniyle de ortaya çıkabilir.

Covid aşıları, kalp krizine neden olmaz. Aksine, Covid-19 enfeksiyonu, kalp krizi gibi ciddi kardiyovasküler sorunlara neden olabilen bir enfeksiyon hastalığıdır.

Bununla birlikte, Pfizer-BioNTech ve Moderna Covid-19 aşıları gibi mRNA temelli aşılar, nadir durumlarda miyokardit (kalp kası iltihabı) gibi kalp sorunlarına neden olabileceği bildirilmiştir. Ancak bu durumlar genellikle hafif semptomlarla kendini gösterir ve çoğu insan kendiliğinden iyileşir.

CDC, mRNA temelli Covid-19 aşılarının, miyokardit riski nedeniyle özellikle 16-30 yaş arasındaki erkeklerde daha yüksek bir risk taşıdığını belirtmiştir. Ancak bu risk, Covid-19 enfeksiyonunun neden olduğu kardiyovasküler sorunlardan daha düşüktür.

Bununla birlikte, aşılarla ilgili herhangi bir endişeniz varsa, öncelikle doktorunuzla konuşmanız önerilir. Sağlık durumunuza ve risk faktörlerinize göre, size en uygun olan aşıyı belirlemek için doktorunuz size tavsiyede bulunabilir.

Hipertrofik kardiyomyopati, kalp kası (miyokard) kalınlaşması ile karakterize bir kalp hastalığıdır. Tedavi, semptomların şiddetine ve hastalığın ilerlemesine bağlı olarak değişebilir. Bazı olgularda semptomların kontrolü için ilaç tedavisi yeterli olabilirken, diğerlerinde cerrahi müdahale gerekebilir.

İlaç tedavisi, kalp kasının kasılma kuvvetini azaltan beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri veya ACE inhibitörleri gibi ilaçları içerebilir. Bu ilaçlar, kalp krizi veya ani ölüm riskini azaltmak için kullanılır.

Cerrahi seçenekler arasında, kalp kasının gereksiz kalınlaşmasını çıkarmak için septal miyektomi adı verilen bir işlem bulunmaktadır. Bu işlem, kalp kasının kalınlığından kaynaklanan semptomları gidermeye yardımcı olabilir.

Genellikle, hipertrofik kardiyomyopati tedavisi, bir kalp doktoru tarafından yönetilir ve hastalığın ilerlemesi ve semptomların kontrolü için düzenli takip gerektirir.

Kalp pili, kalp ritim bozukluğu olan ve düzensiz kalp atışı yaşayan kişilere uygulanır. Bu kişiler arasında genellikle kalp bloğu olanlar, kalp krizi veya kalp cerrahisi sonrasında kalp fonksiyonları bozulanlar, kalp yetmezliği olanlar ve bazı kalıtsal kalp rahatsızlıkları olanlar bulunur. Kalp pili, kalbin düzenli bir şekilde atmasını sağlamak için küçük bir cihazdır ve genellikle göğüs bölgesine yerleştirilir. Ancak her hasta için uygun olmayabilir ve hekimin hastanın tıbbi durumunu değerlendirmesi gerekir.

Hipertansiyon yani yüksek tansiyon, birçok farklı nedene bağlı olabilir. En sık görülen nedenler arasında yaşam tarzı faktörleri, genetik faktörler ve altta yatan sağlık sorunları yer almaktadır.

Yaşam tarzı faktörleri arasında yetersiz fiziksel aktivite, aşırı tuz tüketimi, obezite, sigara içmek, alkol tüketimi, stresli bir yaşam tarzı ve düşük lifli gıdaların tüketimi sayılabilir.

Genetik faktörler de hipertansiyon riskini artırabilir. Aile öyküsünde hipertansiyonu olan kişilerin hipertansiyon geliştirme olasılığı daha yüksektir.

Hipertansiyonun altta yatan sağlık sorunları arasında böbrek hastalığı, tiroid hastalığı, uyku apnesi, diyabet, tıkanmış kan damarları, hormonal bozukluklar, beyin tümörleri gibi hastalıklar bulunur.

Ayrıca bazı ilaçlar da hipertansiyon riskini artırabilir. Örneğin, doğum kontrol hapları, kortikosteroidler ve bazı burun spreyleri gibi ilaçlar hipertansiyon gelişimine yol açabilir.

Sonuç olarak, hipertansiyon birçok farklı nedene bağlı olabilir ve hipertansiyonu önlemek için yaşam tarzı değişiklikleri ve sağlık sorunlarının tedavisi önemlidir.

Kalp damarları da vücudun tıpkı diğer damarları gibi, kolesterol, yağ ve diğer maddelerin birikmesi nedeniyle tıkanabilir. Bu birikintiler, plaklar olarak bilinir ve arteriyel duvarlarını kalınlaştırarak kan akışını engelleyebilir. Bu duruma arteriyoskleroz denir.

Arteriyosklerozun ana nedeni, yüksek kolesterol ve yüksek kan basıncı gibi yaşam tarzı faktörleridir. Ayrıca sigara içmek, aşırı alkol tüketmek, hareketsiz yaşam tarzı, obezite ve diyabet gibi diğer sağlık sorunları da arteriyoskleroz riskini artırabilir.

Tıkanmış kalp damarları, kalbe yeterli miktarda kan ve oksijen taşıyamaz ve bu da kalp krizi riskini artırır. Kalp krizi, kalbin bir bölümünün kan akışının kesilmesiyle meydana gelen hasardır ve ciddi bir tıbbi durumdur.

Ayak damarları tıkanması, genellikle ateroskleroz olarak bilinen bir durum olan arteriyel plak birikimi nedeniyle meydana gelir. Ateroskleroz, arterlerin iç duvarlarının kalınlaşmasına ve daralmasına neden olan plak birikimi ile karakterizedir. Bu plaklar, kolesterol, yağ, kalsiyum ve diğer maddelerin birikmesiyle oluşur.

Tıkanıklık, ayaklara yeterli kan akışını engeller ve bu da ayaklarda ağrı, uyuşma, karıncalanma ve hatta ciltte yaraların oluşmasına neden olabilir. Tıkanıklık genellikle yaşlılık, sigara içme, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet ve ailesel özellikler gibi risk faktörleriyle ilişkilendirilir. Bu nedenle, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve risk faktörlerini kontrol altında tutmak, ayak damarlarının tıkanmasını önlemede önemli bir rol oynar.

Karotis arterleri dediğimiz boyun damarları tıkanması, genellikle ateroskleroz adı verilen bir durum nedeniyle oluşur. Ateroskleroz, arterlerin iç duvarlarında plak adı verilen yağ, kolesterol, kalsiyum ve diğer maddelerin birikmesiyle karakterize olan bir durumdur. Bu plaklar, arterlerin iç çeperlerinde birikerek daralmaya ve kan akışının engellenmesine neden olabilir.

Karotis arterlerindeki tıkanıklıklar, beyne kan akışının azalmasına ve hatta beyin dokusunun hasar görmesine neden olabilir. Bu da felç, beyin hasarı veya hatta ölüme yol açabilir. Risk faktörleri arasında yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara içmek, aşırı kilolu olmak, hareketsiz bir yaşam tarzı sürdürmek ve diyabet gibi durumlar yer alır.

Karotis arterleri dediğimiz boyun damarları tıkanması, genellikle ateroskleroz adı verilen bir durum nedeniyle oluşur. Ateroskleroz, arterlerin iç duvarlarında plak adı verilen yağ, kolesterol, kalsiyum ve diğer maddelerin birikmesiyle karakterize olan bir durumdur. Bu plaklar, arterlerin iç çeperlerinde birikerek daralmaya ve kan akışının engellenmesine neden olabilir.

Karotis arterlerindeki tıkanıklıklar, beyne kan akışının azalmasına ve hatta beyin dokusunun hasar görmesine neden olabilir. Bu da felç, beyin hasarı veya hatta ölüme yol açabilir. Risk faktörleri arasında yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, sigara içmek, aşırı kilolu olmak, hareketsiz bir yaşam tarzı sürdürmek ve diyabet gibi durumlar yer alır.

Kolesterol vücut için gerekli bir maddedir ve birçok önemli fonksiyonda rol oynar. Ancak, yüksek seviyelerde kolesterol, kalp hastalığı ve diğer sağlık sorunları için risk faktörü olabilir.

Kolesterol iki türde bulunur: HDL (iyi kolesterol) ve LDL (kötü kolesterol). LDL kolesterol, arter duvarlarına yapışabilir ve arterlerde plak birikmesine neden olabilir. Bu plaklar zamanla arterleri daraltabilir ve kalp krizi veya inme riskini artırabilir. HDL kolesterol ise arterlerin iç yüzeyindeki bu plakları temizleyebilir ve kan damarlarının sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir.

Kolesterol seviyeleri yükselebilir çeşitli faktörlerden dolayı. Bunlar arasında yüksek yağlı ve yüksek kolesterollü diyetler, obezite, hareketsiz yaşam tarzı, sigara içmek, yaşlanma, diyabet, karaciğer veya böbrek hastalığı gibi durumlar yer alabilir. Aynı zamanda, kolesterol seviyeleri de kalıtsal olabilir ve ailede yüksek kolesterol öyküsü varsa bireylerin kolesterol seviyeleri daha yüksek olabilir.

Kolesterol seviyelerinin kontrol edilmesi önemlidir ve diyet değişiklikleri, egzersiz, kilo kaybı, ilaçlar gibi çeşitli yöntemlerle düşürülebilir. Doktorunuza danışarak uygun tedavi yöntemlerini belirlemeniz önemlidir.

Kalp kapakçıklarının normal işlevlerini yerine getirememesi veya işlevlerinde bozukluklar oluşması nedeniyle ortaya çıkan bir dizi durumdur. Kalp kapakları, kalp odacıkları arasında kan akışını kontrol eden kapakçıklardır.

Bu kapakçıklar, kanın kalbin doğru bölümlerine akmasını sağlar. Ancak, kapakçıklarda hasar veya bozulma meydana geldiğinde, kanın akışı etkilenir ve kalp fonksiyonları bozulur. Bu durum kalp kapak hastalıklarına yol açabilir.

Kalp kapak hastalıkları, birçok nedenden kaynaklanabilir. Bazı yaygın nedenleri arasında yaşlılık, doğuştan gelen kalp kusurları, enfeksiyonlar, romatizmal ateş, kireçlenme, yüksek tansiyon, sigara kullanımı, diyabet, obezite ve yüksek kolesterol seviyeleri sayılabilir.

Belirtiler, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişebilir. Yorgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, öksürük ve çabuk yorulma gibi belirtiler sıkça görülen belirtiler arasındadır. Tedavi, hastalığın türüne ve şiddetine bağlı olarak değişir ve ilaç tedavisi, diyet değişiklikleri, cerrahi müdahale veya diğer tedaviler içerebilir.

Kalp kası kalınlaşması, tıp dilinde "Kalp Hipertrofisi" olarak adlandırılır ve genellikle kalp kasının fazla çalışmasına veya kalbin kan pompalama işlevinin zorlandığı durumlarda meydana gelir. Bu durum, kalbin odacıklarının ve duvarlarının kalınlaşmasıyla sonuçlanır ve kalbin normal işlevlerini yerine getirmesini zorlaştırabilir.

Kalp kası kalınlaşması, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp kapağı hastalığı, kalp romatizması, kalp kası hastalıkları gibi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Tedavisi, altta yatan nedenin belirlenmesine bağlı olarak değişebilir. Hipertansiyon gibi altta yatan bir hastalık varsa, kan basıncını kontrol altında tutmak için ilaçlar kullanılabilir. Kalp kapak hastalığı veya kalp romatizması gibi durumlarda, ameliyat gibi cerrahi müdahaleler gerekebilir.

Kalp kası kalınlaşması tedavi edilmezse, kalp yetersizliği, ritim bozuklukları veya ani kalp durması gibi ciddi komplikasyonlara yol açabilir. Ancak, tedavi edildiğinde, kalp kasının kalınlaşması genellikle durur ilerlemez bazen de normale dönebilir ve kalbin işlevleri yeniden düzene girebilir. Tedavi edilmeyen vakalarda ise kalp kası kalınlaşması ilerleyebilir ve kalp yetmezliği gibi daha ciddi durumlara yol açabilir. Bu nedenle, kalp kası kalınlaşması belirtileri fark edildiğinde, bir kardiyologa danışmak önemlidir.